1. |
Wherever You Are
03:02
|
|
||
With our baby girl fastened to your chest
One final moment left now to catch our breath
Swallowed safe inside the shuttle van
Before we take to the air with no place to land
Now above the clouds
The city out of sight
Take my hand
Hold on tight
Home, Home
Wherever you are- it is home
Suspended over oceans, weightless and free
From everything we own- boxed up and sealed
All our hope stored in promises
Our surety found in God’s faithfulness
Descending through the clouds
Reeled in like a kite
Take my hand
Hold on tight
Home, Home
Wherever you are- it is home
-----------------------
Güzel kızımızı göğsüne sımsıkı bağlamışsın
Biraz soluklanabilmek için son bir anımız varken
Servis arabasının güvenli ortamında bulduk kendimizi
Hiçbir iniş alanı olmayan uçuşumuza başlamadan önce
Şimdi gökyüzünde bulutların üzerindeyiz
Şehir görünmüyor artık
Elimi tut
Bana sıkıca tutun
Evim evim
Sen neredeysen - orası benim evim
Okyanuslar üzerinde asılı kalmışken, hafifletmiş ve bağımsızlaştırmış iken kendimizi,
Sahip olduğumuz her şeyden, kutulanmış ve mühürlenmiş kutularda
Tüm umudumuzu verilmiş sözlere bağlamışken
Bulabildiğimiz tek kesinliği Tanrı'ya sadakatte bulduk.
Bulutlardan yavaşça yeryüzüne alçalan
Sarılan bir uçurtma gibi
Elimi tut
Bana sıkıca tutun
Evim evim
Sen neredeysen - orası benim evim
|
||||
2. |
Kadıköy
03:11
|
|
||
All of the ferries have come and gone
The docks just a haven now for sleeping dogs
You’re fearless with me by your side
Twirling a rose colored with purple dye
You walked with me into the dark
Love was easy under the stars
The city sparkles like a ring
Yellow and orange across the still Boğaziçi
Up hangs the moon in fragile glow
But now over your head she bends into a halo
You walked with me into the dark
Love was easy under the stars
----------------------------------
Bütün vapurlar gelip gitti
Limanlar artık uyuyan sokak köpekleri için sadece bir sığınak şimdi
Yanında ben varken sen korkusuzsun
Mor rengi boyalı bir gülü döndürürken
Sen benimle karanlığa doğru yürüdün
Yıldızların altında sevmek kolaydı
Şehir bir yüzük gibi ışıldıyor
Sarılı ve turunculu dingin boğaziçi boyunca
Ay yukarda asılı duruyor kırılgan pırıltısıyla
Ama şimdi senin başının uzerinde sanki bir haleye dönüşür gibi
Sen benimle karanlığa doğru yürüdün
Yıldızların altında sevmek kolaydı
|
||||
3. |
Michigan
05:07
|
|
||
no one i meet here knows your name
but i still love the sound
seagulls are snowflakes, a blizzard of wings
free to fly away from the crowds
it's winter now, turquoise & gold
but i remember you buried in shimmering snow
oh michigan we became so close
are all your lakes now blocks of ice?
after twenty years have we no more time?
be honest now, look me in the eye
your frozen farmlands look less like home
with every new foreign dawn
still i carry you with me always and trace
your outline around my palm
it's winter now, turquoise & gold
but i remember you buried in shimmering snow
oh michigan we became so close
are all your lakes now blocks of ice?
after twenty years have we no more time?
be honest now, look me in the eye
are you calling me home or waving goodbye?
-------------------------------------------------------
burada tanıdığım kimse bilmez adını
olsun, ben hala seviyorum o sesi
martılar kar tanesi, bir tipi kanatlardan
özgürdür uçmaya uzaklara kalabalıklardan
turkuaz ve altın rengidir kışın şimdi
ama ben seni gömülüyken hatırlarım, altında ışıldayan karların
ah Michigan'ım biz senle ne yakındık
buz mu tuttu şimdi bütün göllerin?
yirmi yıldan sonra hala vaktimiz var mı?
gözlerime bak, doğruyu söyle
donmuş tarlaların ev gibi gözükmese de
gördüğüm her yabancı şafakta
hep yanımda taşıyorum seni, ve keşfediyorum
avucumun her yanında izlerini
turkuaz ve altın rengidir kışın şimdi
ama ben seni gömülüyken hatırlarım, altında ışıldayan karların
ah Michigan'ım biz senle ne yakındık
buz mu tuttu şimdi bütün göllerin?
yirmi yıldan sonra hala vaktimiz var mı?
gözlerime bak, doğruyu söyle
eve mi çağırıyorsun beni yoksa el mi sallıyorsun arkamdan?
|
||||
4. |
Magnificent Mile
03:04
|
|
||
She held my hand
Electric current running through my veins
Lights strung just for us
Magnificent Mile lit up like a stage
Window displays on State street
Took us back to our youth
Holding my breath in the autumn air
And falling for you
On a perfect November night
Outside Union station
Midnight now bundled up in the cold
Lost in your almond eyes
Stole my heart before we made it home
The Metra train swept us away
Like a steel chariot
Rocked her to sleep on my shoulder
With the rattle and hum
On a perfect November night
------------------
Elimi tuttu
Damarlarımda hissettim elektriğini
Işıklar sadece bizim için dizilmişti
Önümüzdeki muhteşem yol bir sahne gibi aydınlandı
State caddesinin vitrinleri
Bizi gençliğimize götürdü
Bu güz havasında nefesimi tutarken
Ve sana aşık olurken
Mükemmel bir Kasım gecesinde
Union istasyonunun dışında
Gece yarısı soğuk havada birbirimize sarılmışken
Senin badem gözlerinde kayboldum
Daha eve varmadan sana aşık olmuştum
Metra treni bizi alıp götürdü
Çelikten bir fayton gibi adeta
Sen onun hafif sallantısın da uykuya daldın
Onun tıkırtı ve mırıldanmaları eşliğinde
Mükemmel bir Kasım gecesinde
|
||||
5. |
Cappadocia
03:46
|
|
||
The autumn chill at the end of October
Followed us down to Cappadocia
With anticipation building on the plane
One last vacation with just each other
And sixteen weeks since we'd discovered
Our prayers are answered, a baby's on the way
Hot-air ballons in the purple sunrise
Turkish breakfast, powdered elma chai
Each morning starts in the very same way
The rock formations a childhood playground
Hidden churches waiting to be found
Forgotten tales told on canvases of clay
Exploring caves, we re-traced Basil's steps
Climbed volcanic ash until we lost our breath
We were coming to life again
Last spring was hell, thought we'd never bear it
The shattered pieces from our miscarriage
But we buried sorrows in the underground dens
Lifted from below the submerged city
Between canyon walls in Ihlara Valley
We re-discovered love under canopies of green
Exploring caves, we re-traced Basil's steps
Climbed volcanic ash until we lost our breath
We were coming to life again
---------------------------------------------
Ekim sonu, güz ürpertisi
Bizi Kapadokya ya kadar takip etti
Uçakta gittikçe artan bir heyecanla bekleyiş
Birlikte yapılan son bir tatil
Haberini alalı tam 16 hafta oldu
Bebeğimiz yolda
Gökyüzünde kızıl mor gün batımında süzülen balonlar
Türk kahvaltısı, elma çayı
Her sabah aynı başlar
Eşsiz kaya oluşumları, çocukların oyun alanları sanki
Gizli saklı kiliseler keşfedilmeyi bekler
Kilden yapılmış tuvaller üzerinde anlatılan unutulmuş hikayeler
Mağaraları keşfederken Basil’in izlerini sürdük tekrardan
Nefesimiz tükenene kadar volkanik küller üzerinde tırmandık
Bu yolculukla yeniden doğuyorduk adeta
Geçen bahar cehennemdi bizim için, katlanamayız sanmıştık
Daha doğmadan kaybettiğimiz çocuğumuzun ardından hayatımızın kırıklarını toplarken
Ama biz hüznümüzü o yer altı mağaralarına gömdük
Yer altındaki şehirden yeryüzüne çıkarken
Ihlara Vadisinin yüksek kanyon duvarları arasından,
Biz aşkı bu vadinin yemyeşil gölgeliklerinin altında yeniden keşfettik
Mağaraları keşfederken Basil’in izlerini sürdük tekrardan
Nefesimiz tükenene kadar volkanik küller üzerinde tırmandık
Bu yolculukla yeniden doğuyorduk adeta
|
If you like A Pilot Plant, you may also like:
Bandcamp Daily your guide to the world of Bandcamp